Değerli meslektaşlarım;
Birçok açıdan Türkiye'nin geleceğini şekillendirmede hayati öneme sahip Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleştirileceği önemli günlere geldik. Seçim sonuçları ülkemizin yarınlarını, mesleğimizin geleceğini etkileyecek özellikler taşıyor. Umut ve dileğimiz ülkemiz ve mesleğimiz için sağlıklı ve iyi bir sonucun alınması. Bu sonuca yol açacak en önemli duruş ise; her bir üyemizin görüş ve yaklaşımı ne olursa olsun, temel yurttaşlık görevi çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmasıdır.
Türkiye'de, devlet işlerini düzenleme ve yürütme açısından Cumhurbaşkanlığı ne kadar önemliyse, görüyor ve yaşıyoruz ki siyaset de o derece önemli. Üstelik baskın bir karaktere bürünmüş durumda. Eğitimden yargıya, sanattan ekonomiye kadar ne yazık ki, hemen her şeye politik bir hava hâkim. Ülkemiz günlük siyasete hapsolmuş bir görüntüde.
Yanı sıra; "sosyal ve kültürel yaşamın geri plana itilmesi, eğlencenin televizyon izlemeyle özdeşleşmesi" eğilimi de topluma onulmaz yaralar açmakta. Artık bugün, "Eğitim ve kültür politikası açık olmayan, tartışmayan bir toplumda, demokrasi ilerleyebilir mi?" sorusuna olumlu yanıt vermek daha da zor. Üstelik bu soru, siyasi bir içerik dahi ifade etmezken, tersi bir algının hâkim olmasının hüznü de toplum için çok ağırdır. Kültürel ve sosyal etkinlikler bir toplumun gelişmişlik/refah çizgisiyle doğru orantılıdır. İnsan, korku, kıstırılmışlık duygusu içinde, dar alanlarda evrensel bakışlı ve verimli olamaz.
Tarih bize göstermiştir ki, yaratıcılığın ilk koşulu özgürlüktür. Bugün Türkiye'de özel ve kamu üniversitelerinin sayısı 200'ü aşmasına karşın, bu sayının onda biri oranında üniversitesi olmayan kimi ülkelerin dahi patent/buluş konusunda gerisinde olmamızın analitiği önemlidir.
Türkiye'de gerçek bilimsel, nesnel tartışma ortamının olmayışının yanı sıra, araştırma geliştirme harcamaları payının da Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranın yüzde 5,4'de kalması topluma çok şey söylemektedir. Çünkü bugün ülkemizde üniversite ya da TÜBİTAK gibi kurum ve kuruluşların adları AR-GE ya da bilimsel çalışmalardan ziyade, siyasal konularda daha çok öne çıkmaktadır.
Ülke sorunlarında, konu uzmanlarının bireysel, siyasal, felsefi ve benzeri bakışları önemlidir ancak, Türkiye'nin bugün her alanda gerçekten ihtiyacı olan şey ise, ortak akıl yaratmayı amaçlayan katılımlı bir planlama metodolojisi şeklindeki "arama konferansı" türü çalışmalardır. "Toplu, bilimsel, ulusal bir ortak akıl" her alanda yol gösterici olur.
Mesleki bir örgüt olarak İSMMMO 25 yıldır her zaman bu tutumunu ortaya koymuş, onun için gıpta ile bakılan bir konuma ulaşmıştır. Son olarak buradan, İSMMMO'nun Türkiye İstatistik Kurumu İstanbul Bölge Müdürlüğü ile yapılan görüşme neticesinde, sorunlarımızın değerlendirilerek ortak bir çözüm oluşturmak amacıyla, bir çalışma komisyonu kurulması kararı alındığını da anımsatmak isterim.
Değerli meslektaşım; bir kez daha Cumhurbaşkanlığı seçimine duyarsız kalmamanızı diliyor, 30 Ağustos Zafer Bayramı'mızı da içtenlikle kutluyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
Yahya Arıkan
Başkan